Dolayısıyla yapmamız gereken ne varsa daha hızlı, daha kararlı ve daha etkin bir şekilde uygulanması gerekiyor ve kentsel dönüşüm projelerinde yaşadığımız sorunlar bile dirençlilik çabalarımızda yeni anlayış ve yaklaşımları hayata geçirmemiz gerektiğini gösteriyor. Milletimiz şahittir ve kentsel dönüşüm projelerinin bir an önce, bu adımlar aksamadan tamamlanması için adeta dua ediyoruz. Diyoruz ki bu konu siyasi malzeme olamayacak kadar önemli ve kaybedilen her an bizi görünürdeki büyük yıkıma ve kayba biraz daha yaklaştırıyor. Türkiye'nin 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yaşadığı kontrolsüz kırdan kente göç akışı, yalnızca kentlerimizin çevresinde sağlıksız yapılaşmalara yol açmadı. Aynı zamanda merkezlerini felç eder. Bir süre sonra bu şekilde ortaya çıkan kalitesiz inşaat stoğumuz en büyük başarıma dönüştü. Tek çözüm, mümkün olan yerlerde şehirlerimizi ve mümkün olan yerlerde uygun çevre alanlarda yeniden inşa etmektir. Elbette, kentsel dönüşüm programları aracılığıyla güçlendirdiğimiz 3,3 milyon ev önemlidir. 15 yıldır kentsel dönüşümden bahsediyoruz. Biz kentsel dönüşüme karşıyız diyorlar, özellikle ana muhalefet yani genç muhalefet. Ayağa kalkıp çeşitli mitingler yaptılar, madem vatandaş önümüzü kesiyor, lütfen buraya gelin. On yıl önce, 15 yıl önce binalarımıza kentsel dönüşüm adını vermiştik. O zaman talebimizi kabul etseydiniz bu binalar bugün tamamlanabilirdi. Burası yaşadığım yer, Üsküdar'da Burhaniye'de oturuyorum, yalvardım ama alamadım. Şimdi bu alanda kare binalar yapıldı. Her bina, her bina, her bina, her bina, her bina, artı 3 bina, yeşillendirme, yeşillendirme, tüm manzara, çok çok farklı bir görüntü sunuyor ve vatandaş bu hafta yine gidiyor Beni yolda durdurdu. Vahdettin Yalısı lütfen buradan başlayın. Ama bak, pes etme. Efendim, bizi kimi tanıtıyorsanız, lütfen buradan başlayın, tabii ki arkadaşlarımıza talimat verdik. Tamam dedik, inşallah buradan da başlayabiliriz. Yani zaman uçup gidiyor, bir bakıyorsun Kemal Bey gitmiş. Miting düzenliyor, dedi ve buradan denize yakışır evler yapılacak dedi. Tabii ki deniz kenarındaki mevcut evlerin de yapılması gerekiyor ama kimin için kendimiz için değil burada yaşayan vatandaşlarımız için yapıyoruz. Şu anda yaşadığınız imar durumunu ihlal eden bu evlerden kurtulun ve size gerçekten yakışan bir evi bir an önce inşa edelim diyoruz. Basın mensuplarına da tavsiye ederim. Üsküdar Küplüce'ye gidin. Çamlıca caminin altında yeni yapılan yerleri gezip ziyaret etmekte fayda olacaktır. Şu anda 81 ilde 250 bin konut yenilendi. Ayrıca TOKİ'nin sosyal projeleri 250.000 konut inşa etmeye devam ediyor. Fikirtepe yıllardır bizi engelliyorlar, kimisi Kadıköy'de, kimisi bizi engelliyor. Son depremde yıkılan binaların yüzde 98'inin 2000 yılından önce inşa edilmiş olması, özel sektörümüzün son dönemde çok yol kat ettiğini gösteriyor. Her bir istisnayı yakından takip ediyor ve gerekli aksiyonların alınmasını sağlıyoruz. Ancak bu gerçeği bir kez daha vurgulamamız gerekiyor. Kentsel dönüşüm projelerinin kaybı, bazı muhalefet partileri, bazı belediyeler, STK gibi görünen bazı ideolojik gruplar ve hatta vatandaşlarımızın çileden çıkması bizi büyük bir tehditle baş başa bırakıyor. İstanbul başta olmak üzere ülkemizde 6,5 milyon binanın acilen güçlendirilmesi gerçeği önümüzde dururken, siyasi hesaplar ve kişisel hırslarla bu süreci geciktirmenin yükü çok ağır. Burada yine tüm vatandaşlarıma bir daha 6 Şubat sancısını yaşamamak için eski ve tehlikeli binalarını bir an önce kentsel dönüşüme dönüştürmeleri çağrısında bulunuyor. Özellikle İstanbul hep konuşulur ama ben burada ana muhalefet liderleriyle konuşuyorum.
İzmir İzmir Karabağlar ilçesi Karabağlar'ın hızlı kentsel dönüşüme ve değişime ihtiyacı var. İzmir şehrinin bu muhteşem yerinde neden araştırma yapmadığınızı görelim. Hadi Karabağ'da işini değiştir, bir adım git, bir adım git, orada yaşayan insanlar insan değil, ideal barınma ve ikamet alma imkanları yok, sen de milletvekilisin ve artık ana muhalefetten başlamalısın. Bakalım, bir büyük şehrin belediye başkanına anlatın bakalım neler yapacak. Biz de alkışlayalım. onu getirmek. İstanbul'da Kiptaş'ın kurucusu Ankara Büyükşehir'i hatırlarsınız, ben belediye başkanıyım ve şimdi onlara ders, yapın ya da yapmayın, onlar yapamazlar. Kirletmeniz var ve kirletmeniz yoksa hiçbir şey yapamazsınız. Kentsel dönüşüm projesini hızlandırmak için önümüzdeki günlerde uzun vadeli bir sübvansiyon mali yönetimini hayata geçireceğiz.
Tüm bu konular, geçtiğimiz Cuma günü farklı uzmanlık alanlarından 110 bilim insanı ve uzmanla bir araya geldiğimiz İstanbul Dolmabahçe'de derinlemesine değerlendirildi. Bu afetlere karşı hangi önlemleri alacağız? Bunu tüm akademisyenlerle değerlendirdik ve yaptığımız tüm bu görüşmeleri kayıt altına aldık. Bu vesileyle Türkiye'de Ulusal Riskten Korunma Modeli Konferansı'na katılan ve katkı sağlayan tüm bilim insanlarına ve uzmanlara ülkem adına bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Bu toplantıda, afet çözümü ve öneriler konusunda birçok fikir birliği gördük. Ülkemizin karşı karşıya olduğu riskler, afet öncesi ve sonrası kapsamlı bir şekilde değerlendirilmeli, yasal dayanağı ve uygulama yöntemleri buna göre belirlenmelidir.
Bu tabloya bakarak, Başkan'ın Politika Konseyi'ne risk ve afet konularıyla ilgili araştırmaları takip edecek yeni bir komite ekleyeceğimiz yönündeki ümidinizi paylaşıyoruz. Dolmabahçe'de yapılacak yeni Türkiye Ülke Risk Kalkanı Modeli toplantısında alınan her karar ve öneriyi dikkate alarak yol haritamızı sürekli geliştirerek çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Sadece şehirlerimizi değil, toplumlarımızı da afetlere karşı dayanıklı hale getirmek için afet hukukundan afet yönetimine yönelik kurumsal yapıların güçlendirilmesine kadar birçok alanda yapacağımız çalışmaların hazırlıklarına şimdiden başladık. Bu da ancak hükümet, bakanlıklar, kurumlar, belediyeler, sivil toplum vatandaşları başta olmak üzere ülkemizin tüm unsurları arasında evrensel bir anlayış ve bilince ulaşma kararlılığını sağladığımız takdirde mümkün olacaktır.
Aziz milletim, tarih bize diyor ki, bir memlekette her şey yok olsa bile millet medeniyet ve kültür şuuru ocağından diriltilebilir, aksi halde milyonlarca kitleler anlamsız kalır. Afet bölgesinin yeniden imarı ve canlandırılması planlanırken ekonomik olarak tazmin edilmesine ve manevi yaraların sarılmasına yani manevi gücün arttırılmasına önem veriyoruz. 1999'da Türkiye depremle sarsıldığında kişi başına düşen milli gelire bakmak çok önemliydi, bizim kişi başına düşen milli gelirimiz ne biliyor musunuz? Şu an 2800 dolar, elhamdülillah, 10.000 doları açtık. Nereden nereye, ne oldu, istikrarlı ve güvenli, kendimize inanıyoruz. Bu yeterli mi? Bunu 15-20 katına çıkarmamız gerekiyor ve inşallah bunu da önümüzdeki dönemde yapabiliriz.
Yorumlar
Yorum Gönder